Ergenekon Davası’nda sonuçlarının tahmin edilmesi pek zor olmayan ‘son’a doğru yaklaşılıyor; sanıklar son savunmalarını yapıyorlar.
Zonguldak halkının 73 bin oyuyla milletvekilleri seçtikleri CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal da, geçtiğimiz Cuma günü son savunmasını yaptı.
İşin en basit ve yalın sözlerle tasviri nedir aslında biliyor musunuz?
Eğer ortada bir ya da birden fazla suç varsa, suç iddia eden iddia makamı bu iddia ya da iddialarını hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde ispat etmek zorunda…
Yani aslında tüm yargılamalarda olması gereken en temel, olmazsa olmaz nokta bu…
Ancak adına Ergenekon denilen davaya bakıyorsunuz; durum tam tersi…
Öylesine tersi ki, savcıların ‘şüpheye yer kalmayacak şekilde’ suç ispatında bulunmaları şöyle dursun; sanıklar ‘şüpheye yer kalmayacak şekilde’ suçsuzluk ispatında bulunuyor!
Buna karşın 18 Mart’ta verilen mütalaayı inceliyorsunuz…
Dava başladığından bu yana yapılan yargılama, sanıkların ve sanık avukatlarının tüm çabalarını boşa çıkarırcasına, savcılar bunları ellerinin tersiyle itiyor, görmezden geliyor…
Haberal’ı dinlerken, bu acı çelişki döndü durdu aklımda…
Bir ara başımı kaldırıp, izleyiciler bölümünde de tepemizden aşağıya doğru uzanan mikrofonlara bir kez daha baktım.
Söylenenlerin anlamı ve değerinin, hatta dikkate alınırlığının ölçütlerine akıl erdirilemeyen bu mekânın her yerindeydiler…
Bir ses toplayıcıdan çok, öylesine uzanan iplerdiler. Davanın bir başka acı çelişkisini getirdiler aklıma… 22 iddianamenin birleştirilmesiyle bir kördüğüm yapılması umulsa da, işte şimdi Haberal o yumağın bir ipini ucundan olanca sakinliğiyle çekiyor ve mütalaadaki o kördüğüm gösterilen yumağı çözüveriyordu…
50 aydır parmaklıkların arkasındaydı Haberal… O, 50 ay deyince düşündüm, 50 saat kalabilir miydim ben aynı odada?
Ya siz kalabilir miydiniz?
Sonra, “Bilmediğim, tanımadığım, görmediğim insanlarla aynı örgüt içerisinde olmam mümkün müdür?” diye sordu Haberal…
Örgüt…
Hem de terör örgütü…
Bu sorusu, avukatı Dilek Helvacı’nın kara mizahını anımsattı:
“Sayın Haberal, 35 ulusal ve uluslararası bilimsel örgüt kurdu; evet bu örgütlerin yöneticisidir” diyordu daha geçtiğimiz ay düzenledikleri toplantıda…
Örgüt var demek ki!
Üstelik eli de kanlı Haberal’ın!
Şimdiye dek yaptığı bin 832 böbrek, 342’den fazla karaciğer nakli ve diğer ameliyatları var…
İşin terör kısmı eksik yalnız…
Mahkeme Genelkurmay Başkanlığı’na, MİT Müsteşarlığına, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, Jandarma Genel Komutanlığı’na “Ergenekon terör örgütü var mı, varsa terör örgütüyle ilgili bilgileri, dokümanları gönderin” diye yazı yazdı. Dördü de “Yok” dedi.
Hiçbir şüpheli ve hiçbir tanık da, “Var” demedi…
Yalnızca savcılar, “Ergenekon terör örgütünün olduğu sabittir” dediler mütalaada… Yalnızca savcıların “Var” dedikleri örgütün, yine yalnızca savcıların “Suç şüphesi” nedeniyle 4 yıldan fazla süredir özgürlüğünden mahrum olan Haberal, orada kürsüdeydi. 4 yıldan fazla süredir anlattığı, defalarca tekrarladığı gerçekleri görmeleri için, bıkmadan bir kez daha sıraladı.
Halk için, halk tarafından seçilen milletvekili Haberal, halk adına yargılandığı mahkemede, halka rağmen tutuklu…
Görev süresinin iki yılı şimdiden dolmuş Haberal, “Bir suçlama varsa bunu bilmek zorundayım. Bileyim ki, başkaları da bu suçu işleyip mağdur olmasınlar.” diyor hâkimin gözlerinin içine bakarak…
Gerçekten tarihi bir ana tanıklık ettiğimin bir kez daha ayırtına varıyorum. Tam anlamıyla tarihi bir savunmaya…
Tıpkı Sokrates’ın, Cicero’nun, Galilei’ninki gibi…
Galilei Roma’da çıkarıldığı mahkemede ömür boyu hapis cezası aldı.
Ama dünya dönüyor…
Haberal için de ağırlaştırılmış müebbet istiyorlar.
Ama gerçekler inatçı…
Görmezden geliniyorlar diye, gerçekliklerinden bir şey kaybetmedikleri gibi…
Mıh gibi çakılıyorlar tarihe…
Yorumlar?n?z;
»
zamanı gelince bizde bunlara hesap soracagız az kaldı tayyip sende demir parkların ardın da olacaksın hocamıza yapılan haksızlıkları ozaman göreceksin M.H.P -
murat duru /
22 Mayıs 2013- 00:07