Bugün EreğliBülteni’nin yayına başlamasının üzerinden tam bir hafta geçti. Bu hafta içerisinde, açık söylemeliyim ki hiç beklemediğim kadar iyi tepkiler aldık. Haber sayfamızın görsel tasarımının özgün biçimi ve EreğliBülteni’nin daha ilk haftasında üretip-sunmaya başladığı ayrıksı haberler beğenildi. Ziyaretçi sayısının da her geçen gün hızla artması, EreğliBülteni’nin geleceği adına kesinlikle umut vaat ediyor…
Sözün tam da burasında, mesleki ve insani anlamda desteğini esirgemeyen değerli gazeteci büyüğüm Mete Akyol’a, internet sayfamızın tasarımıyla gece-gündüz demeden iki aydan fazla süredir uğraşan Aykut Ateş’e ve yazar kadromuza teşekkür ederim…
Bu ilk haftada beni biraz şaşırtan tek şey, aynı meslekte emek verdiğimiz arkadaşlarımızın bir kısmının derin bir sessizliğe gömülmesiydi. Elbette diğer kısmına da, nezaket ve olgunlukla tebrik ederek başarı dileklerinde bulundukları için bir kere daha teşekkür ediyorum. Özel bir teşekkür de, yayına başladığımızın üçüncü gününde bir kutlama hediyesi ortaya koyan İHA’ya…
EreğliBülteni’nin arka planında, bugün Zonguldak ve Ereğli’de belki benzerine ancak günlük gazetelerde rastlanabilecek sayıda insanın, emek-fikir ve üretim işbirliği var. EreğliBülteni, bu üretken işbirliğinden beslenerek doğduğu gibi; gelişmeyi de sürdürüyor…
* * *
Pusular, tuzaklar, mayınlar, mühimmatlar, saldırılar ve şehitler…
Her gün, her an bunları okuduğumuz, bunları duyduğumuz bir acı sarmalına dolandık kaldık. TSK’nın açıklamasına göre 6 Eylül itibariyle, dokuz ayda 88 vatan evladı toprağa düştü. Matematiksel hesaplar yapıp size son sayıyı verecek dermanı bulamıyorum… Her şehit haberinden sonra, kendi hayatıma geri dönmeye de bir süre derman bulamadığım gibi…
Daha dün, Zonguldak iki şehidini karşıladı; sonra uğurladı…
İnsanlar, hikâyeler yitip gidiyor…
Sadece toprağa düşenler de değil; geride kalanlarda da bir şeyler yitiyor…
Ölüyor…
En başta da tepkilerimiz ölüyor.
Alıştırma törpüsüyle milim milim inceltilen…
Olumsuz, yolunda gitmeyen, yanlış olana, insani olmayana sessiz kalmaya alışmalarımız…
İnce ve derinden; sinsi bir hastalık gibi… Çoğu kez farkında olmadan, çoğu kez bıkkınlıktan-yılgınlıktan…
Haksızlığı ve adaletsizliği gün gibi açık olsa da ‘böyledir’, ‘böyle gelmiş ve böyle gidecektir’e sığınarak kadife kılıflara koyduğumuz zorunlu kabullenmelerimiz…
Tepkilerimiz ölüyor…
‘Hayır’ demelerimiz, karşı çıkmalarımız, direnmelerimiz, ödün vermeyişlerimiz, savunmalarımız, muhalefet etmelerimiz, ‘Tek yol bu; ya seç, ya seç’ diyenlere ‘Buna ne dersin’ külyutmazlıklarımız ölüyor…
Ve Faithless’ın 2004 yapımı Kitle İmha’sını (Mass Destruction) dinliyorum…
Babası savaşa giden çocukların acılarından, kocasının ellerini savaştan dönen bir tabutta hissetmeye çalışan kadının çaresizliğinden çıkıyor şarkı…
Klipte şarkı duvara karşı söyleniyor. Duvarlaştırılmaya çalışılan topluma ‘Uyan’ diyor…
O duvarın arkasında yapılabilecek bir şeyler var.
Başka çözümler…
‘Araya duvar örenleri gör’ diyor…
Uzun menzilli bir silah veya bir canlı bomba
Nefret dolu bir zihin bir kitle imha silahıdır
Soaraway Sun veya BBC1
Yanlış bilgilendirme bir kitle imha silahıdır
Beyaz ırktan olabilirsin ve ya fakir bir Asyalı
Irkçılık bir kitle imha silahıdır
Enflasyon ve ya küreselleşme
Korku bir kitle imha silahıdır
Babam şapkasını tutarak odama girdi
Gideceğini biliyordum
Yatağımın başına oturdu ve bana bazı gerçekleri anlattı
“Evlat, beni çağıran bir görevim var
Sen ve kız kardeşin cesur olun küçük askerim
Ve sana anlattıklarımı unutma
Artık bu evin erkeği sensin bunu unutma
Ve sabah uyandığında
Annene bir öpücük ver”
Sonra elveda demek zorundaydım
Sabah annemi iki göz kapağından birer öpücükle uyandırdım
Sadece bir çocuk olsam bile, bazı şeyler saklanamaz
Annem beni kucakladı
Sanki altından yapılmışım gibi bana sarıldı
Ama onu anlatılmamış hikâyede bıraktım
“Anne, bu gece babam eve geldiğinde her şey yoluna girecek” dedim
Halliburton ve ya Enron ya da herhangi biri
Açgözlülük bir kitle imha silahıdır
Cesareti bulmamız gerek, üstesinden gelmemiz
Hareketsizlik bir kitle imha silahıdır
Hikâyem burada bitiyor, açık olalım
Bu senaryo her yerde yaşanıyor
Ve nirvanaya ya da far-vanaya falan ulaşamazsın
Karmanı yaşamak için tam buraya geri dönüyorsun
Eskisinden daha da fazla dramayla
Kaç yüzyıldır
Başka birisinin bizi serbest kılmasını bekliyoruz ve görmeyi reddediyoruz
Denizaşırı insanların tıpkı bizim gibi acı çektiğini
Kötü liderlik ve egolar, zincirinden kurtulmuş ve özgür
Yönetmesi gereken insanların sırtından geçinen
Halliburton ve ya Enron ya da herhangi biri
Açgözlülük bir kitle imha silahıdır
Cesareti bulmamız gerek, üstesinden gelmemiz
Hareketsizlik bir kitle imha silahıdır
Tepkisizlik kitle imha silahıdır
Yorumlarınız;
»
sabriyeciğim kutluyorum hayırlı olsun.
sektöre 18 yıl emek verdikten sonra artık yeni arkadaşlara yeni heyecanlara yeni enerjilere devretme fikrimde haklı olduğumu senin siteni görünce daha iyi anladım.
güzel olmuş sana yakışmış zaman içinde daha iyi oturur inşallah.
Allah yolunu açık etsin gücü doğru kullanmayı hak hukuk gözetmeyi bölge menfaatlerini her zaman ön planda tutmayı eğilip bükülmemeyi hep doğru yolda doğrunun yanında olmayı nasip etsin.
En içten sevgi ve saygılarımla başarılar diliyorum. -
Yüksel Balcı /
23 Eylül 2012- 20:35