Anımsayan çıkar belki, geçtiğimiz günlerdeki bir yazımda, karşılaştığı kimi durumlar karşısında, “Allah’tan korkuları yok, kuldan da utanmaları kalmamış” dediğini yazmıştım güzel annemin. Zonguldak Belediye Meclisi tam da annemin bu deyimine yakışacak bir işin altına imza attı geçen hafta. Belediye Başkanı Bay Muharrem Akdemir’in başkanlığında yaptığı toplantıda, CHP’li dört meclis üyesi yakınının, yüksek ücretlerle işe alınmasına onay verdi. Bizim gazetenin haberine göre, CHP genel merkezinin uyarısına karşın gündeme alınan teklife, sıkı muhalefet yapmalarıyla tanınan AKP’li üyeler de destek vermiş ilginç bir şekilde. Haberin devamında, AKP’nin bu desteğin arkasında kimi pazarlıkların olduğu da yazıyor. Tiksinmemek elde değil… Eskiden bu işler gizli kapaklı yapılır, kamuoyu, olan biteni çok sonradan öğrenirdi. Şimdilerdeyse körün gözüne sokar gibi büyük bir pervasızlıkla yapılıyor her şey. Onlar adına utanmak da, ne yazık ki, bize kalıyor.
Kimin umurunda bilmiyorum ama “etik” diye bir kavram var toplumsal hayatımızda. Farklı felsefik disiplinlerde, farklı farklı anlamlar yüklenerek tanımlansa da, doğu felsefesinden batı felsefesine, Aristoteles’ten Spinoza’ya kadar konu üstünde düşünen tüm filozoflar, insani erdemlerle yan yana ele alıyor bu kavramı. Pek çoğunun yanı sıra, bireylerin bencil davranış ve talepleriyle, toplumsal faydanın çakıştığı yerdeki ahlaki sorunların çözümü için ortaya çıkan yazılı ya da yazılı olmayan kurallar bütünlüğü de diyebileceğimiz bu kavram, Zonguldak Belediye Meclisi’nce, tüm “insani erdemler” hiçe sayılarak, ayaklar altına alındı ne yazık ki… Meclis üyeleri, bir oturumda, ellerini birkaç saniye havada tutarak, kendi yakınlarına hiç sıkılmadan açık çıkar sağladı…
Böylesi işleri denetmek amacıyla kurulan Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun çıkardığı yönetmelikte: “Kamu görevlileri, görev, unvan ve yetkilerini kullanarak, kendileri yakınları ve üçüncü kişiler lehine menfaat sağlayamaz, aracılıkta bulunamaz, akraba, eş, dost ve hemşeri kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık veya herhangi bir nedenle kayırmacılık ve ayrımcılık yapamaz” deniliyor açıkça. Bırakın kayırmacılık yapmayı herkesin gözü önünde oy kullanarak, çoluk çocuklarını işe almakla kalmayıp, bir de ücretlerini artıran “arsızlığa” bu kurulun diyeceği bir çift laf vardır herhalde… CHP İl Başkanı Halil Furat toplantı öncesinde yaptığı uyarıda samimiyse, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na başvurarak, kararın geri alınmasını sağlayabilir. Herkese örnek olacak bir insani erdemi de ortaya koymuş olur böylece…
DÜNYA MADENCİLERİ AYAKTA, GMİS SESSİZ Söz etikten açıldı ya, birkaç cümle ile olsa da, önemsediğim bir başka etik meseleye değinmek istiyorum izninizle. Anımsanacaktır, Zonguldak madencilerinin 90-91 grevi ve Ankara yürüyüşü, dünya kamuoyundan büyük destek görmüş, başta maden işçileri olmak üzere tüm dünyada işçiler, büyük dayanışma eylemleri örgütlemişti. Ortaya koydukları eylemlerle, Zonguldak’ta süren grevin maden işçilerinin talepleri doğrultusunda sonuçlandırılması için Türk hükümeti nezdinde girişimlerde bulunmasını istemişti kendi hükümetlerinden. Dünya işçileri bununla da kalmamıştı, örgütledikleri bağış kampanyalarıyla, sonradan, sendika tarafından çar çur edilmiş olsa da, ciddi bir maddi yardım da sağlamıştı grevci işçilere. Dini, dili, ülkesi, rengi farklı farklı milyonlarca emekçi, tüm dünyada ayağa kalkarak, Zonguldak madencileriyle göz yaşartıcı bir dayanışma örneği koymuştu ortaya…
İzleyenler biliyordur, maden işçileri dünyanın pek çok yerinde ayakta bugünlerde. İtalya’dan İspanya’ya, Peru’dan Güney Afrika’ya kadar maden işçileri, küresel efendilerin kendilerine dayattığı güvencesiz ve düşük ücretli çalışma koşullarına, özelleştirme ve kapatma politikalarına karşı eylem yapıyor. Bu eylemlerden birinde, İtalya’nın Sardunya adasındaki maden işçileri, kendilerini yerin 370 metre altına hapsetti. Taleplerinin kabul edilmesiyle eylemlerini sona erdiren işçiler, mini bir zafer kazandı böylece. İspanya’da madenlerde uygulanan devlet sübvansiyonlarının düşürülmesi üzerine eyleme geçen maden işçileri, Madrit’te polisle çatıştı. 450 kilometrelik yolu, 19 günde yürüyerek kat eden madencilerin gösterisi 76 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı.
Son zamanların en dramatik madenci eylemi ise hiç tartışma yok ki, Güney Afrika’daydı. Dünyada eşitsizliğin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri olarak tanınan Güney Afrika’da, polis, daha fazla ücret talebiyle greve giden platin madeni işçilerinin üzerine ateş açtı ve 40’dan fazla madenciyi canice katletti. Direnişini hâlâ sürdüren Lomnin isimli İngiliz şirketine bağlı Marikana işçileri, dünyanın en zengin madeninde çalışan, en yoksul işçiler olarak biliniyor. Genel Maden işçileri Sendikası ise yaptığı üç baş satırlık basın açıklaması dışında, tüm bu eylemler karşısında, “değinmeyi istediğim etik bir mesele” olarak susmayı tercih ediyor. İşyerlerinde ne bir bilgilendirme çalışması, ne de üyeleri arasında, dünya işçileriyle dayanışma ruhunu geliştirecek bir çaba koyuyor ortaya. Gemisini kurtaranın kaptan sayıldığı aymazlık, sendikanın da, maden işçilerinin de genetik bozukluğu haline geldi anlaşılan. “Küresel Saldırılara Karşı Küresel Direniş” sloganıyla, tüm dünyada harekete geçen işçi ve sol hareketleri, dünya işçilerinin en yoğun dayanışma eylemleriyle sahip çıktığı bir sendikanın görmezden gelmesi, bana göre GMİS’te çok ciddi bir etik sorunun varlığına işaret ediyor…
Not: Üniversite okumak için diyarı gurbete çıkan kızımın bu yolculuğunda yanında bulunmak için, kent dışında olacağım bu hafta. Fırsat bulursam yazmaya çalışacağım ama köşemin bir parça da olsa boş kalma olasılığı var. Durumu önemseyen okurlarımdan peşinen özür dilerim…