Bir şeyler olacağını epey bir zamandır seziyordum ama ne yalan söyleyeyim, son ana kadar nasıl bir eylem yapılacağından haberim yoktu kesinlikle. Akşamüstü, ertesi sabaha karşı iskelede olmam istendiğinde rota şekillenmişti kafamda. Gökyüzündeki dolunayın tüm parlaklığıyla denizi ışıttığı mehtaplı gecenin sabahında, içinde gazetecilerle yola çıkan teknenin istikameti kuzeydoğuya doğruydu… Yanımızda bir de Greenpeace görevlisi vardı ama yapılacak iş konusunda ketum bir sessizlik içindeydi o da. Eren Limanı’nın açığına demir atan Gökkuşağı Savaşçısı (Rainbow Warrior)’nın yelken direkleri belirgin hale geldiğinde ne sabahın ne de kafamızın pusu kalkmamıştı daha…
Tanyeri ağamadan başlayan yolculuk, günün ilk ışıklarında bitti. Meraklı gözlerle girdik Eren Limanı’na… “NBA Money” adlı, dev geminin yanaştığı rıhtımdan gelen seslere bakışlarımızı yönelttik, sarı baretli Greenpeace eylemcileriyle, beyaz baretli liman işçileri arasında tartışma yaşanıyordu. İtiş kakışın dışında, şiddete yönelen bir hareket görünmüyordu bulunduğumuz yerden. Bağrış çağrış arasında, vinçlerin birinden bir pankart sallandı aniden, “Kömürü durdur” yazıyordu. Tam da o sırada Eren’in römorkörleri çıktı sahneye. Zodyak botların peşinde düştüler önce. Kedi, fare kovalamacası sonuçsuz kalınca, sert manevralarla suları hareketlendirip, yarattıkları dalgalarla botları zor durumda bırakmayı denediler. Bundan da sonuç almaları mümkün değildi elbette…
RÖMORKÖR DEĞİL SANKİ TOMA
Römorkörler ardından su sıkmaya başladı, bulduğu her yerde halka saldıran bir TOMA’ya dönüşmüşlerdi adeta… Egemenlerin tarzı nasıl da aynıydı; havada, karada, denizde velhasıl buldukları her yerde, tümü, haşerat muamelesi yapıyordu muhaliflere. Bu kovalamaca sırasında aradan sıyrılan botlardan birindeki eylemciler, ellerindeki uzun saplı fırça ile rıhtımdaki dev gemiye “Kömür öldürür” yazarken, karşı rıhtımdaki yükleme oluğuna da ikinci pankart asılıyordu. “Kömür varsa sağlık yok” yazılı pankartı asanlar doğrusu ya komandoları aratmayacak bir maharetle yapıyorlardı işlerini. Karadaki görevliler de, liman içindeki römorkörler de olay mahalline gelen polisler gibi ne yapacağını şaşırmışlardı iyice…
Ne kadar hakları var, yaptıkları yasal mı? Bilmiyorum. Gökkuşağı Savaşçıları ile baş edemeyince içinde gazetecilerin bulunduğu bota yöneldiler bu kez. Görevi olan biteni izlemekten ibaret olan bizlerin teknesi Zodyak botlar kadar manevra kabiliyetine sahip değildi elbette. Ama kaptanımızın ustalığı sayesinde oluşturulan yapay dalgalardan da, sıkılan sudan da en az zayiatla kurtulduk. Köşe, bucak koşturduk epeyce. Eylemin bitmesine yakın, yakıtın azalma ihtimalini de dikkate alarak limanın dışına çıktık… Böyle çok yakıt tüketiyorduk çünkü… Rotamız efsane gemi, Rainbow Warrior’dı bu kez. Olayları, muzaffer bir komutan edasıyla dışarıdan izleyen geminin etrafında dolaştık bir süre, güvertesinde bulunanlarla selamlaşarak sevinçlerini paylaştık…
TEŞEKKÜRLER GREENPEACE
Dönüş yolundaydık… “Eren’e diren” kampanyaları düzenlemiş, kentimizdeki termik tehdidine dikkat çekmek için göbeği çatlamış birisi olarak coşku doluydu içim… Karşımıza çıkan üç şen yunus, yaptığı görsel şovla sevincimi doruklamak istiyordu sanki… Daha ruhsatı çıkmadan fütursuzca santrali çalıştıran, bu yaptığı yetmezmiş gibi üçüncü santralin inşaatına başlayan Eren adlı şirket, bu ülkenin değneksiz köy olmadığını öğrenmiştir umarım; pabucun fiyatı konusunda bilgi sahibi olmuştur bir parça. Eren’in kulelerine tırmanan, görevlileriyle köşe kapmaca oynayan 72 milletten insan gösteriyordu ki Zonguldaklılar olarak bizler de yalnız değildik asla… Bugün daha iyi öğrendik ki, yalnızca ocaklarda üretirken değil, sonrasındaki zararları ile de canımızı alan bu katile karşı mücadele etme zamanı gelmiş de geçmişti bile…
Teşekkürler Greenpeace… Gökyüzü savaşçıları, hepinizin yüreğinden öpüyorum… Dininiz, diliniz, ırkınız ne olursa olsun aynı gök kubbe altında yaşadığımızı anımsattınız bize… Zonguldak Valiliği “eylem yaparlar” kokusuyla izin vermedi geminizin limana girmesine… İstanbul Üsküdar, Sinop, Mudanya, Çanakkale Karabiga limanlarına özgürce demir atan Rainbow Warrior, Zonguldak’ta “tehlikeli” sayıldı ne hikmetse. Zonguldak Valisi bu kentte kimsenin haberi olmadan sıkıyönetim ilan etti galiba… Baksanıza o döneme özgü yasaklarla yaşam hakkı için mücadele edenleri durduracağını sanıyor. Eren’e yapılan soğuk şaka, bunun mümkün olmadığını anlatmıştır umarım… Kömürle yaşamamanın mümkün olmadığı gibi tıpkı…