Sendikaları statü kazanma, sınıf atlama aracı değil de bir mücadele örgütü, toplumsal muhalefetin en vurucu gücü olarak gören ve bu nedenle her türlü hak arayışını mübarek sayan bizcileyin eylem delilerinin, doğrusu ya, yüreğinin yağ bağladığı bir gündü. Tarihsel ölçekli pek çok olaya ev sahipliği yapan Madenci Anıtı Alanı, Genel Maden İşçileri Sendikası’nın düzenlediği “Emeğe Saygı” mitinginde, 90’lı yılları aratmayacak görüntülere sahne oldu. Her ne kadar GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, konuşmasında siyasi iktidarın adını bir kez bile ağzına almasa da, alanı dolduran on bini aşkın emekçi, AKP iktidarı ve onun taşeronlaştırma politikalarına sert tepki gösterdi. Çiseleyen yağmurun insanların üzerine usul usul doldurduğu kasvet yüküne aldırmayan kalabalık kitle, ben dâhil pek çok insanda, “90’ların ruhuna geri dönülüyor” duygusu uyandırdı. Bu miting, emekçilerin, doğru yönlendirildiği takdirde kendine yönelen her türlü saldırıyı boşa çıkaracağını da gösteriyordu.
Geçen hafta yayımladığım “GMİS’e düşen tarihsel görev” başlıklı yazımda: “Umutluyum, ülkede, ‘ucuz işçi cenneti’ yaratmak isteyenlerin oluşturduğu ‘taşeron cehennemi’ne son verecek bütünlüklü bir mücadelenin kıvılcımı çakılabilir bugünlerde Zonguldak’ta… Başta Türk-iş olmak üzere tüm emek örgütlerini bu mücadelenin içine katıp, kölelik düzenini sona erdirilinceye kadar sürecek eylem takviminin ilk adımı, hep birlikte, atılabilir. Bu miting işçi sınıfını yeniden ateşleyecek bir mücadele hattının başlangıcı olabilir pekâlâ.” demiştim. Türk-İş içindeki muhalif sendikalar da öyle düşünmüş olmalı ki, göz yaşartıcı bir dayanışma örneğiyle aldılar alanda yerlerini. Pek çok sendikanın, meslek örgütünün genel başkanı da oradaydı. Tüm sol partiler, TMMOB, KESK, Kamu-Sen güçleri oranında mitinge katılırken, Hak-İş ile Memur-Sen ortalıkta görünmeyerek, hükümetle olan derin bağlarına halel getirmemiş oldu.
DAYANIŞMAYI YÜKSELTMEK GEREKİYOR Türkiye işçi sınıfının büyük bir coşku ve kararlılıkla ortaya koyduğu dayanışma eyleminin, Zonguldaklı madencilere de örnek olması gerekiyor. Sıra kendilerine geldi mi, “İşçi burada, esnaf nerede” ya da “Zonguldak uyuma madenciye sahip çık” haykırışlarıyla sokakları inletenler, ülkenin dört bir yanından yükselen işçi direnişlerine hiç destek vermiyor çünkü. Biraz da sendikanın tutumundan kaynaklanan bu durum, maden işçilerinin her ne kadar eğitim düzeyi artsa da, sınıf bilincinin çok gerilerde olduğuna işaret ediyor. Bu eksikliği belirtmek için TEKEL, THY ya da Şişe Cam direnişlerini örnek göstererek uzaklara gitmeye gerek yok. TTK taşeronu STAR AŞ işçileri, düzenli maaş almak, baret, çizme gibi sıradan iş güvenliği malzemelerine ulaşabilmek için bir haftadır direniş yapıyor Kozlu’da. GMİS bu işçiler için vazgeçtim dayanışma kampanyası örgütlemeyi, bir toplu ziyaret bile gerçekleştirmedi hâlâ… Umarım “Emeğe Saygı” mitinginin yarattığı atmosfer, ortaya çıkardığı sınıf kardeşliği duygusu direnişteki işçilerle dayanışma için yapılacak kampanyanın da önünü açar. Emekçilerin emekçilerden başka dostu olmadığını herkesin bilmesi gerekiyor artık. Bilinmesi gereken diğer bir şey de kimilerinin bel bağladığı, eklemlenmekte bir sakınca görmediği siyasi iktidarlarla devlet aparatının, sömürüyü daha da artırmaya çalıştığı gerçeğidir bence…
Emeğe Saygı mitingi, emekçilerin toplumsal hayatın en diri gücü olduğunu bir kez daha gösterdiği gibi, Türkiye’de çalışma hayatının demokratikleşmesi, işçi sınıfının başta kıdem tazminatı olmak üzere elde ettiği kazanımların korunması için karalı bir mücadele yürütebileceğinin işaretini de verdi. Çok iddialı bir laf olacak ama madenci feneri, uzun dönemdir suskun duran sendikal hareketin silkinip kendine dönmesi için bir işaret fişeği oldu. Şunu kabul etmek gerekiyor ki, GMİS bu mücadelenin çok önemli bir parçasıdır ve Genel Başkan Eyüp Alabaş, kullandığı ikircikli dili terk edip mesajlarını doğrudan verirse ikinci bir Denizer olarak tarihe geçebilir pekâlâ… Alabaş, yuvarlak sözlerle geçiştirmek yerine eşyayı adıyla çağırmalıdır artık. Hepimiz biliyoruz ki TTK’deki bu taşeron düzenini AKP kurdu. Kıdem tazminatlarına AKP iktidarı el koymak istiyor. Konuşmasında çok iyi ifade ettiği gibi geliştirdiği “Ulusal İstihdam Stratejisi” ile emekçilerin kafasına çuval geçirip ülkeyi bir taşeron cumhuriyetine çevirmek isteyen de AKP iktidarı. Bu dile getirilmeden, hedefe doğru yönlenmeden başarı beklenemez. Hayat defalarca öğretti bunu bize…
Haksızlık etmek de istemem hepten, GMİS yöneticilerine esaslı bir teşekkür etmemiz gerekiyor. Can Yücel’in “Hava döndü, işçiden esiyor yel” dizelerini yeniden anımsattılar çünkü bize; içimizdeki iş, ekmek, özgürlük çiçeklerinin boynunu dikmelerini sağladılar yeniden. Zonguldak’ın her an başkaldırmaya hazır bir emek bir kenti olduğunu bir kez daha duyurdular dosta düşmana. Şimdi kazanımları daha ilerilere taşıma zamanı. Başta taşeronlaşma olmak üzere işçi düşmanı tüm kavramları çalışma yaşamının tümünden silmek için geceli-gündüzlü savaşım verme zamanı… Şimdi tüm emekçilerin birliğini sağlayarak emek düşmanlarını tarihin derinliklerine gömme zamanı. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum, yüreği hep mazlumdan, emekten yana atan “eylem delileri” olan bizler bu uğurda üstlenmemiz gereken ne varsa hazırız şimdiden. Apoletsiz, unvansız, mesaisiz ve en önemlisi de ödeneksiz olarak elbette…