BEÜ, intihar araştırmasının sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı
Birçok ülkede tüm yaş gruplarında intiharın, ölüm biçimleri arasında ilk 10 sırada yer aldığını hatırlatan Atasoy, “Bu çok büyük rakamdır. Türkiye’de kaba intihar hızları 10 yıl içerisinde erkeklerde yüzde 60, kadınlarda yüzde 41 artmıştır. Ölümle sonuçlanan intihar sayısı 2012’de 3 bin 225’dir. İntihar edenlerin yüzde 72’sini erkekler, yüzde 28’ini kadınlar oluşturmaktadır. Kaba intihar hızını illere göre inceleyecek olursak 2012’de en yüksek olan il Uşak, en düşük olan il Bartın’dır. Zonguldak ise bu açıdan orta sıralarda yer alıyor.” dedi. İntiharlarda en çok depresyonun etkili olduğunu, intihar eğilimindeki birçok kişide depresyona rastladıklarını kaydeden Atasoy, “Bunun altında da en çok depresyon yer alır. İntiharda cinsiyet önemli. Kadınlarda intihar girişimi, erkeklerde ise intiharlı ölüm fazla. Evli olmak intihardan koruyucu faktörlerden bir tanesidir. Belki sosyal desteği artırdığı içindir. Tabi evlilerde de bir takım sorunlar çıkabiliyor. İşsizlik ve geçim sıkıntısı intihara etki eden faktörler arasında.” şeklinde konuştu. Yazılı ve görsel medyanın intihar girişiminde bulunanları olumsuz etkilediğini belirten Atasoy, şunları söyledi: “Medyanın olumlu ve olumsuz etkisini hayatımızda asla tartışamayız. Bunu olumluya çevirmeliyiz. Katılımcılara ‘Sizce gazete, televizyon gibi medyada çıkan haberlerin intihar üzerinde etkisi var mıdır?’ diye sorduk. 604 kişi ‘evet’ derken 290 kişi ‘hayır’ dedi. Bu konu bizde de, dünyada da üzerinde çalışılması gereken bir şey. Geçmişte dikkat çeken, medyatik intihar gösterileri televizyona daha fazla çıkıyordu. Özellikle gençlerde özendirici olabiliyor. Dikkat çekme amaçlı başlıyor, sonucunu hesaplayamadan ölümler gerçekleşiyor. Bu etik bir problem. İnsanların hayatlarına bir şekilde giriyorsak medya bunu büyük bir oranda başarıyor. Yazdığımız ve gösterdiğimiz şeylerin sonuçlarını düşünmemiz gerekiyor. Çünkü sonuçlarından sorumluyuz. Son derece etik bir sorun olduğuna inanıyorum.”
Rektör Özer ise toplumsal dönüşümlerle bireyin üzerinde baskının arttığına dikkati çekti. Bunun, Zonguldak’ın değil bütün dünyanın problemi olduğunu dile getirdi.
Birçok ülkede tüm yaş gruplarında intiharın, ölüm biçimleri arasında ilk 10 sırada yer aldığını hatırlatan Atasoy, “Bu çok büyük rakamdır. Türkiye’de kaba intihar hızları 10 yıl içerisinde erkeklerde yüzde 60, kadınlarda yüzde 41 artmıştır. Ölümle sonuçlanan intihar sayısı 2012’de 3 bin 225’dir. İntihar edenlerin yüzde 72’sini erkekler, yüzde 28’ini kadınlar oluşturmaktadır. Kaba intihar hızını illere göre inceleyecek olursak 2012’de en yüksek olan il Uşak, en düşük olan il Bartın’dır. Zonguldak ise bu açıdan orta sıralarda yer alıyor.” dedi. İntiharlarda en çok depresyonun etkili olduğunu, intihar eğilimindeki birçok kişide depresyona rastladıklarını kaydeden Atasoy, “Bunun altında da en çok depresyon yer alır. İntiharda cinsiyet önemli. Kadınlarda intihar girişimi, erkeklerde ise intiharlı ölüm fazla. Evli olmak intihardan koruyucu faktörlerden bir tanesidir. Belki sosyal desteği artırdığı içindir. Tabi evlilerde de bir takım sorunlar çıkabiliyor. İşsizlik ve geçim sıkıntısı intihara etki eden faktörler arasında.” şeklinde konuştu. Yazılı ve görsel medyanın intihar girişiminde bulunanları olumsuz etkilediğini belirten Atasoy, şunları söyledi: “Medyanın olumlu ve olumsuz etkisini hayatımızda asla tartışamayız. Bunu olumluya çevirmeliyiz. Katılımcılara ‘Sizce gazete, televizyon gibi medyada çıkan haberlerin intihar üzerinde etkisi var mıdır?’ diye sorduk. 604 kişi ‘evet’ derken 290 kişi ‘hayır’ dedi. Bu konu bizde de, dünyada da üzerinde çalışılması gereken bir şey. Geçmişte dikkat çeken, medyatik intihar gösterileri televizyona daha fazla çıkıyordu. Özellikle gençlerde özendirici olabiliyor. Dikkat çekme amaçlı başlıyor, sonucunu hesaplayamadan ölümler gerçekleşiyor. Bu etik bir problem. İnsanların hayatlarına bir şekilde giriyorsak medya bunu büyük bir oranda başarıyor. Yazdığımız ve gösterdiğimiz şeylerin sonuçlarını düşünmemiz gerekiyor. Çünkü sonuçlarından sorumluyuz. Son derece etik bir sorun olduğuna inanıyorum.”
Rektör Özer ise toplumsal dönüşümlerle bireyin üzerinde baskının arttığına dikkati çekti. Bunun, Zonguldak’ın değil bütün dünyanın problemi olduğunu dile getirdi.
