Takip et: @EregliBulteni " />
  Sık Kullanılanlara Ekle |  Reklam  |  İletişim
  Gündem 
  “İktidarın otoritesini arkasına alan patronlar, insan yaşamını hiçe sayıyor!”
“İktidarın otoritesini arkasına alan patronlar, insan yaşamını hiçe sayıyor!”
 
   

     TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun açıkladığı sonuç bildirgesinde kongrenin, 13 Mayıs 2014 günü saat 15.10 civarında Soma’da yaşanan ve 301 madencinin yaşamını yitirdiği, 486 kişinin yaralı olarak kurtarıldığı facianın etkisi altında tamamlandığı belirtildi. Soma’da yaşanan facia ile ilgili de kongrede oturumların yapıldığı ve konunun geniş biçimde ele alındığı anlatılan sonuç bildirgesinde olayın, öngörülebilir, önlenebilir ve kontrol edilebilir bir kömür yangını olduğu dile getirildi.
     Bildirgede, şu görüşlere yer verildi: “Bu olay kuşkusuz ki başta aileler olmak üzere bir nebze vicdan sahibi herkesi çok derinden etkilemiş, birçok kişinin yaşama bakışında köklü değişikliklere yol açan bu travma hepimizde derin yaralar bırakmıştır. Ancak biliyoruz ki; her acı bir gün sona erer, her travmanın etkisi zamana yenik düşer. Bir sonraki olayda aynı süreç tekrarlanır. Maalesef ülkemizde ne olayların arkası kesiliyor ne de yaralar iyileşiyor. Birinin etkisi bitmeden diğeri başlıyor. Bu kısır döngüyü değiştirmek zorundayız. Soma’da yaşanan son olayda olduğu gibi çok sayıda maden mühendisi meslektaşımızın da bu olaylarda yaşamını yitirdiğini görüyor ve Soma faciasını; özellikleri itibariyle bir katliam ve iş cinayeti olarak değerlendiriyoruz. Soma faciasını bir sistem sorunu olarak görüyoruz. Bu sistemin omurgasını oluşturan daha fazla kârı sürdürülebilir kılmak için; tüm taşlar döşenmiş, çiviler çakılmıştır.
     Kamuya (topluma) ait olan ve kamu tarafından işletilmesi gereken madenler özelleştirme, kiralama (rödovans), hizmet alımı ve taşeron uygulamalarıyla; özel mülkiyet, özel kâr ve kazanç konusu yapılmıştır. Yegâne amacı kâr olan özel şirketlerin amacı maliyetleri düşürmektir. Ve en büyük maliyet unsuru da işçi ücretleri ve işçi sağlığı iş güvenliği harcamaları olarak görülmektedir. Maliyetleri düşürmenin bir başka aracı da çalışma yoğunluğunu ve sürelerini uzatmaktır. Özel işletmelerde ve taşeron sisteminde bu unsurların hepsi kullanılmaktadır. Gelinen noktada; siyasi iradenin kontrolsüz gücünü ve otoritesini arkasında hisseden eş, dost, akraba ve yandaşlardan oluşan türedi zenginler dizginlenemez bir azgınlıkla tüm değerleri çiğneme pahasına kârlarını daha da yükseltmek amacıyla ülkemizin doğal kaynaklarını talan etmişler ve güvenliksiz çalışma ortamlarıyla insanlarımızın hayatlarını hiçe saymışlardır. Bu sistemin ana unsurları hükümet, ilgili kurumlar ve işverenlerdir. Payandaları ise başta kamu adına tarafsız yayın yapmakla sorumlu olan yayın grubu TRT olmak üzere beyin yıkama aracına dönüşmüş işbirlikçi basın, sarı sendika kavramına bile rahmet okutacak sendikalar, bu yapıdan beslenen sözde bilim adamları ve üniversiteler, kendi kimliğine yabancılaşmış kraldan çok kralcı olmuş teknokratlar ve bürokratlardır.”
     Maden üretimi için ‘güvenlik’ meselesinin belirleyici faktör olduğu ve eğer güvenlik öngörülemiyorsa üretimin projelendirilmeyeceği vurgulanan bildirgede, şu ifadeler yer aldı: “Soma’da yaşanan olay teknik olarak bir kömür yangınıdır. Bütün kömür ocaklarında karşılaşılabilecek bu olay öngörülebilir, önlenebilir ve kontrol edilebilir bir durumdur. Kömürün kendiliğinden yanmasını başlangıç aşamasında tespit ederek, tehlikeyi bertaraf etmek bütün kömür ocaklarında bilinen ve uygulanan bir yöntemdir. Kendiliğinden yanma ya da diğer yangın ve gazlarla mücadele konusu proje aşamasında başlar ve ocak bu parametreler dikkate alınarak tasarlanır. Bu parametreler her maden sahası için farklılıklar gösterir. Proje, bu verilerin doğru değerlendirilmesine bağlı olarak üretim ve güvenlik ile birlikte değerlendirilir ve her zaman güvenlik belirleyici etken olur. Yani güvenlik öngörülemiyor ve projelendirilemiyorsa üretim de projelendirilemez. Taşeron işletmeciliğinde üretim ve karlılık belirleyici unsur olduğu için güvenlik çok kolay bir şekilde feda edilebilir. Bu, proje aşamasında da üretim aşamasında da böyledir. Mühendislik bilim ve teknolojisi daha proje aşamasında güvenlik temel alınarak uygulanmazsa Soma faciasına benzer olayların yaşanması kaçınılmaz olacaktır.”
     Soma’da yaşanan facianın, elde edilen veriler doğrultusunda bir değerlendirmesinin de yapıldığı bildirgede, şu tespitler sıralandı: “Soma’da yaşanan olayın teknik yönden değerlendirilmesi, elde edilen veriler doğrultusunda Odamız tarafından da yapılacaktır. Ancak genel bir değerlendirme yapmak gerekirse olayı birkaç başlık altında şu şekilde ifade edebiliriz.
     1. Ocağın projesi, tasarımı, üretim planlaması ve havalandırma sistemleri bilimsel verilere uygun olarak düzenlenmemiş, kullanılan ekipmanlar da uygun niteliklerde seçilmemiştir. Bu konular Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Kömür İşletmeleri ve Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından gerektiği gibi denetlenmemiştir.
     2. Olayın başladığı andan itibaren Acil Durum Yönetimi ve Kriz Yönetimi tam bir karmaşa ve panik ortamında bilinçsizce sürdürülmüş; TTK tahlisiye ekibinin koordinasyonu üstlenmesiyle bu durumun sevk ve idaresi normalleşmeye başlamıştır.
     3. Gerekli eğitim ve donanıma sahip olmayan AFAD, itfaiye ve gönüllü derneklere bağlı kurtarma elemanları ocaklara kontrolsüz olarak girmiş, bir kısmı yeraltında kullanılması yasak olan ekipmanlar kullanarak ilave riskler yaratmışlardır.
     4. CO maskeleri mevzuata uygun olmakla birlikte düzenli bakımlarının yapılması, kullanım ömrünü dolduranların değiştirilmesi, çalışanlara teorik ve pratik eğitimlerinin verilmesi halinde işe yarayabilir. Yine bu maskelerin işe yarayabilmesi için çalışanların kullanım süresi içinde güvenli bölgelere ulaşabilecek kaçış yollarını bilerek yönelmeleri ve yetkililer tarafından yönlendirilmeleri yaşamsal öneme sahiptir. Ayrıca yeraltı ocak atmosferi CO maskeleri kullanımını etkisiz kılabileceğinden, Oksijenli Ferdi Kurtarıcıların bulunmaması da facianın boyutunu büyüten bir etken olarak değerlendirilebilir.
Burada değinilen teknik konular sorunun ana kaynağı olan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları unutulmadan değerlendirilmelidir. Aksi halde, işletmede çalışan ve 5’i meslektaşımız maden mühendisleri olan alt düzey çalışanlar da ‘günah keçisi’ olarak suçlanacak bu olay da mahkemelerin labirentlerinde kaybolup gidecektir.”
     TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nca açıklanan sonuç bildirgesinde, kongrede ortaya konan önerilere de dikkat çekildi. Her ne ad altında olursa olsun taşeron, rödevans, hizmet alımı işlemleri ve özelleştirmelerin derhal durdurulması gerektiği vurgulanan ‘öneriler’ bölümünde, şunlar kaydedildi: “Zonguldak ve Soma örneğinde olduğu gibi büyük bir havza geneline yayılmış kömür damarlarının işletilmesinde teknik açıdan ‘Havza Madenciliği’ uygulanmalıdır. Dolayısıyla, kömür havzaları bir bütün olarak değerlendirilmeli, havalandırma, nakliyat, işçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımları havza bütünü ele alınarak projelendirilmelidir. Ancak, özelleştirme ve taşeronlaştırmanın ön plana çıktığı günümüz kömür madenciliğinde, Zonguldak ve Soma örneğinde olduğu gibi, büyük kömür havzaları 5-10 yıllık ticari ömrü olan küçük sahalara bölünerek, özelleştirilmektedir. Bu küçük ölçekli sahaları işleten firmalar ilk yatırım maliyeti yüksek projelerden kaçınmakta ya da bu yatırımları karşılayamamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik önlemler başta olmak üzere havalandırma, nakliyat vb. önemli konularda eksik yatırımlar yapmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da, 13 Mayıs 2014’de yaşadığımız Soma iş cinayetinde olduğu gibi, telafisi mümkün olmayan durumlar ortaya çıkmaktadır. Madencilik faaliyeti yürüten Kamu Kurumlarında yaşanan teknik eleman ve işçi açığı en kısa zamanda giderilmelidir. Bu kurumların yönetim kadrolarında yer alan ve yandaşlıktan başka özelliği olmayan politik kadrolar görevden alınarak yerlerine işin gereklerine uygun uzman kişiler atanmalıdır. Bu anlayışla yönetilmeye devam ederse benzer faciaların kamu kurumlarında yaşanmaları da kaçınılmaz olacaktır. İş Kanunu, Maden Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ilgili Yönetmelikler TMMOB ve Odamızın da içinde bulunduğu komisyonlar tarafından yeniden yazılmalıdır. Geçmişte meydana gelmiş tüm kazalar profesyonelce analiz edilmeli ve gerekli dersler çıkarılmalıdır. Tüm kömür sahalarında, kömürün kendiliğinden tutuşabilmeye yatkınlığı saptanmalı ve ülkemiz kömür sahalarının bu özelliklerini yansıtan bir haritası çıkarılmalıdır.
     Kömür damarı ve çevresinin metan gazı içerikleri belirlenmeli ve metan içeriklerini gösteren haritalar elde edilmelidir. Riskli bölgelerde metan drenajı yapılmalı ve üretime güvenilir koşullar oluşturulduktan sonra başlanmalıdır. İş Güvenliğini piyasalaştıran İş Güvenliği Uzmanlığı ve İşyeri Hekimliği sistemi değiştirilmelidir. İstihdam büroları gibi çalışan OSGB sistemine göre; madenlerde ve diğer çok tehlikeli işlerde kişi başına 12 dakika hizmet verilen ya da 1000 kişiye bir adet daimi İş Güvenliği Uzmanı atanmasını öngören bir sistem iş güvenliği değil, sadece kâğıt üretir. Ücretini işverenden alan, işverenin işçisi konumundaki İş Güvenliği Uzmanları ve İşyeri Hekimlerine dayalı mevcut sistem yeniden gözden geçirilerek radikal önlemler alınmalıdır. Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu mevcut yapısıyla etkin bir denetim yapamamaktadır. Siyasi iktidarın felsefesine sahip bir denetim anlayışı etkin olarak yürütülemez. Siyasi iradeden bağımsız İş Teftiş Sistemi kurularak yeteri sayıda ve yeterli donanıma sahip uzman kadrolar tahsis edilmelidir. Başta ‘Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ adıyla anılan ve maden işletmelerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiren 176 sayılı sözleşme olmak üzere, bekleyen bütün ILO sözleşmeleri geciktirilmeden onaylanmalıdır.
     Amerikalı bir sigorta müfettişinin 1930’lu yıllarda yapmış olduğu çalışmaya dayanarak iş kazalarının nedenleri %88 tehlikeli davranışlar, %10 tehlikeli durumlar ve %2 de kaçınılmaz olarak açıklanmaktadır. Bu öğretinin, İş Güvenliği sistemimizden çıkarılarak bütün kazaların önlenebilir olduğunu benimseyen ve sıfır kaza hedefini öngören bir güvenlik kültürünün oluşturulması için eğitim sistemimiz yeniden yapılandırılmalıdır. Madenlerde ve diğer iş kazalarında yitirdiğimiz tüm şehitlerimiz için 13 Mayıs tarihi anma günü olarak ilan edilmelidir. 22 Mayıs 2014 tarihinde resmi gazete yayınlanan bir düzenleme ile Maden Mühendisleri Odası İdari ve Mali yönden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlanmıştır. Soma faciasının üzerinden henüz 10 gün geçmeden ve acılar bu kadar tazeyken bu düzenlemenin yapılması manidardır. Giderek otoriterleşen iktidar bu tür olayların önlenmesi için öneriler üreten ve kamuoyunu bilgilendirerek anayasal görevini yerine getirmeye çalışan Odamızı baskı altında tutmak istemektedir. Yukarıdaki tespit ve önerilerimizin takipçisi olacağımızı, Odamızı sindirme isteklerine boyun eğmeyeceğimizi, her şart altında halkımızın çıkarları için çalışmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz.”



(ereglibulteni)
 
 
Yorumlarınız
 
IP   216.73.216.22  
Ad Soyad*
Yorum*
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodu  
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inanışlara saldırı içerem, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.  
?
 Günün Diğer Gelişmeleri
06 Haziran 2025
Karadeniz Ereğli ilçesine bağlı Sütlüce Köyü’nde çıkan yangında iki katlı ahşap bina ..
25 Mayıs 2025
Çeliğin sanatla buluştuğu Erdemir Çelik ve Yaşam Heykel Yarışması’nın 8’incisi “Gele..
15 Mayıs 2025
Üretimi, yatırımı, ihracatı ve yarattığı istihdam ile Türkiye’nin ve bölgesinin ekonomik..
15 Mayıs 2025
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN), Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yükseköğretim Ku..
20 Nisan 2025
Karadeniz Ereğli’de başarılı gazetecilik yıllarının ardından emekli olduktan sonra çeviri..
19 Nisan 2025
Kdz. Ereğli Belediyesi’nin işlettiği Bozhane Limanı’nda yenileme çalışmalarının tamamla..





 
Anasayfa | Sık Kullanılanlara Ekle | Yayın İlkeleri | Künye | Reklam | Facebook | Twitter | İletişim
ereglibulteni© 2012-2024 Tüm Hakları Saklıdır