Sık Kullanılanlara Ekle |  Reklam  |  İletişim
  Gündem 
  Prof. Dr. Kaboğlu: Uymadıkları Anayasa’yı günah keçisi gibi gösterdiler
Prof. Dr. Kaboğlu: Uymadıkları Anayasa’yı günah keçisi gibi gösterdiler
 
   

     Önce Demokrasi Hareketi’nin anayasa gündemli toplantılarının beşincisi olan “Beşiktaş anayasa tartışıyor” başlıklı panel Akatlar Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. İsmail Tarman Ortaokulu velilerinin yoğun olarak katıldığı toplantıda velilere sorulmadan ve hiçbir kural tanımadan iktidar eliyle yapılmaya çalışılan örgün eğitimi İmam-Hatipleştirme girişimi karşısında mahalle sakinlerinin örgütlü mücadelesi öne çıktı.
     İsmail Tarhan Ortaokulu Velileri ve Konak Mahallesi sakinleri adına açılış konuşması yapan Avukat Arzu Becerik 30 Mayıs 2016’da tesadüfen İsmail Tarman Ortaokulu’nun İmam Hatip’e çevrileceğini öğrendiklerini, 3 gün içinde 1671 imza ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne itiraz ettiklerini, kendilerine yazılı bir cevap verilmediğini söyledi. Bunun üzerine 10 gün sonra bu kez 6132 imza ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurduklarını aktardı. 1140 mevcutlu okulun 970 velisinin imzalarını almış olmalarına rağmen hangi talep, hangi ihtiyaç üzerine ve neden gizli kapaklı, zorlamayla ve dayatmayla okulun İmam Hatipleştirmek istendiğini soran Becerik, “İktidar şeffaf ve denetlenebilir olmak istemiyor. Alınan kararlarla hayatları etkilenecek insanlara sormuyor, zorbalıkla yapıyor. Biz ise buna karşı direneceğiz ve direnmeye devam edeceğiz. Anayasalar iktidarların denetlenebilir olmasını sağlar. O yüzden bu gün anayasal kazanımlarımız, laiklik ve eğitim hakkını konuşacağız.” dedi. Önce Demokrasi Hareketi adına kürsüye gelen CHP önceki dönem milletvekili Melda Onur, Önce Demokrasi Hareketi’nin bir ihtiyaç olduğunu, bugün anayasa konusunda bilgi kirliliği olduğunu, yol ve hedef temizliği olmadan anayasa yapılamayacağı için bize önce demokrasinin gerektiğini anlattı. Onur, direneceklerini, direnmenin de bir hak olduğunu sözlerine ekledi.
     Daha sonra kürsüye gelen Halkların Demokratik Partisi Milletvekili Filiz Kerestecioğlu iadeyi ziyarette bulunduğunu, İmam-Hatipleştirme sürecinde İsmail Tarman Ortaokulu velilerinin kendilerini ziyaret ettiğini, konuyu takip ettiklerini söyleyerek, “Hiç kimse size kendiliğinden haklarınızı vermez. Direnmeden olmaz. Önce demokrasi diyorsak en azından konuşabilmeliyiz. Örneğin Bulgaristan’da Türk hakları diyorsak Türkiye’de Kürt hakları diyebilmeliyiz. Ötekileştirmekten vazgeçtiğimizde umut vardır.” dedi. Panel, Önce Demokrasi Sekretaryasından Sevil Becan moderatörlüğünde Yrd. Doç. Dr. Ceren Akçabay’ın “Eğitim Hakkı” başlıklı sunumu ile başladı. Akçabay, “Hukuk mu toplumu dönüştürür toplum mu hukuku dönüştürür diye sorulduğunda hukukun toplumsal kurumları dönüştürerek toplumu şekillendirebildiği görülmektedir. Aile, ekonomi, eğitim, din gibi temel toplumsal kurumlar toplumsallaşma süreci içinde kişilerin kimlik, davranış ve tutumlarını şekillendirmektedir. Bu nedenle başlıkların her biri toplum mühendisliği konusu olabilir ve maalesef hukuk da toplum mühendisliğinin bir aracı haline gelebilir. Özellikle modern toplumda eğitim bir kurum olarak çocukluktan itibaren bireyi şekillendirmektedir. Bu nedenle 8 yıllık eğitimin 4+4+4 gibi yapısal değişikliğe tabi tutulması tesadüf değildir. FETÖ’nün eğitim aracılığıyla sisteme sızması tesadüf değildir. Kindar ve dindar nesil yetiştirme sözü tesadüf değildir. Eğitim bir haktır ama bir taraftan da zorunluluktur. Demokrasinin ve hukuk devletinin gelişmediği toplumlarda eğitim zorunluluk boyutu ile öne çıkmakta, toplum mühendisliği işlevi sebebiyle politik bir çatışma alanına dönüşmektedir. Devletin burada hem pozitif hem negatif yükümlülükleri vardır. Devlet vatandaşlarının bireysel gelişmesine bilimsel laik ve demokratik eğitim hizmeti sunarak katkı vermek zorundadır. Bu ise ancak eğitimin hak olarak gündeme getirilmesi ile ve hak mücadelesinin büyütülmesi ile mümkündür.” dedi.
     Sonra Yrd. Doç. Dr. Tolga Şirin laiklik ilkesi üzerinden din ve vicdan özgürlüğünü anlattı. Fransız İhtilali sonrası “Özgürlük eşitlik ve kardeşlik” olarak karşılık bulan kavramların laiklik ilkesi ile kesiştiğini ve bugüne miras kaldığını söyleyen Şirin, din özgürlüğünün dezavantajlı inanç ve inançsızlık gruplarının haklarına saygı gösterilmesi anlamına geldiğini belirtti. Bunu bir örnekle somutlaştıran Şirin sözlerine şöyle devam etti: “Bir çocuk doğdu. Devletle ilk resmi muhatap olduğu yer nüfus dairesi. Burada din hanesi dayatmasıyla karşılaşır. İnsan Hakları Mahkemesine göre din özgürlüğü ihlal edilmiş olur. Çocuk büyür okula başlar. Zorunlu dinsel eğitimle karşılaşır. İnsan Hakları Mahkemesinin ifadesiyle “dinsel aşılama” yapar devlet. Çocuk büyür askerlik zamanı gelir. İnancı ve vicdanına göre silah almayı reddetmek ister. Zorla askerlik yaptırılır Vicdani ret hakkı ihlal edilir. Biraz daha büyür çocuk işe girecek sen Alevisin derler devlette işe almazlar. Kendi işini kurdu vergi öder. Bu defa da vergileri işe alınmadığı ve inancının yok sayıldığı Diyanet İşleri Başkanlığına gider. Çocuk çok bunalır ibadethaneye gitmek ister. Cami dışında hiçbir ibadethaneye devlet kaynağı ödenmediğini görür. Daha da bunalır. Bu söylediklerimin tamamı İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından tespit edilmiş ve karara bağlanmıştır. Dinsel alanda hepimiz “özgür” hepimiz “eşit” hepimiz “kardeş” olmadan laiklik hayata geçemez. Laiklik Türkiye’de yapısal kriz yaşamaktadır.”
     Panelde son olarak Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu anayasal kazanımlarımızla ilgili bilgiler verdi. 1982 Anayasasının zaman içinde değişime uğradığını anlatan Kaboğlu, “Mevcut anayasanın yüzde 10’una bile uymadılar ama her sorunun sebebi günah keçisi gibi anayasayı gösterdiler. Tam tersi! Anayasaya uyulsaydı ne Gezi yaşanırdı ne de 15 Temmuz.” dedi. Kaboğlu şöyle devam etti: “Hem anayasaya uymayacaksın hem de yeni bir anayasa tüm sorunları çözermiş gibi anayasa fetişizmi yapacaksın. Bu bir çelişkidir. Anayasa yeni olunca daha iyi olacağı anlamına asla gelmez. Yeni anayasa, var olan kazanımlarımızı geliştiriyorsa iyidir. Aldatılmamak için, kandırılmamak için kazanımlarımızı çok iyi bilmek zorundayız. O yüzden bizler sahada bunları anlatıyoruz. OHAL de hukuk rejimi içinde uygulanmalıdır. Yargısız infazlar kabul edilemez. Hukuka uygun cezalandırma yapılmadığı için haksız duruma düşüp tazminatlar ödemek zorunda kalabiliriz. Kurunun yanında yaş da yanar sözü hukukta geçerli değildir.”
     Kaboğlu konuşmasında 15 Temmuz gibi bir kalkışma sonrasında bile hiç hız kesmeyen hatta hızını artıran iki konuya da dikkat çekti: “Bir, ülkenin talanı ve kıyımı hiç hız kesmedi. 15 Temmuz’la hiç ilgisi olmayan kanunlarla ülkenin yağmalanmasının önü açıldı. İki, dinselleşme çabaları hiç hız kesmedi. Her din kendi hakikatinin yaşanmasını ister. Oysa değişen toplum ihtiyaçları karşısında değişen kurallar dünyevidir. Bu dünyevilik sizin ilahi dinlerden istediğinizi seçme özgürlüğünüzün teminatıdır. İnsan hakları çerçevesinde dini özgürlükleri düşünürsünüz. Dine göre insan haklarını belirleyemezsiniz. Dine göre insan haklarını belirlemeye kalkarsanız din de mutlaka bundan zarar görür.”
     Daha sonra panelin forum bölümüne geçildi. Eğitim İş 4 Nolu Şube Başkanı Zekeriya Çakmak ortaçağ gericiliğinde, sorgulamayan nesil yaratılmaya çalışıldığını, hükümetin 4+4+4 ile eksik kaldığı noktaları İmam-Hatipleştirmeyle tamamlamaya çabaladığını ama bu ülkenin aydın Atatürkçü kadrolarıyla buna direneceklerini ve İsmail Tarman Ortaokulu velilerinin yanında olduklarını bildirdi. Eğitim Sen 3 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Tosun ise en başından beri bu süreci takip ettiklerini, Anadolu Liselerine puanı yetmeyen çocukların önünde 2 seçenek olarak ya açık lise ya da İmam Hatip’in bırakıldığını, fakir çocukların ise okumak için başka yolu olmadığından bu şekilde İmam-Hatiplerin toplumun dönüştürülmesinde bir araç olarak kullanıldığını dile getirdi. Tosun, “Öğretmen-öğrenci-veli birlikte mücadele edilirse kazanabiliriz.” dedi. Velilerden gelen “Bundan sonrasında yapılabilecek hukuk mücadelesi nasıl olabilir?” soruları üzerine Tolga Şirin, “Avrupa Konseyine sivil toplumlar müracaat edebilir. Örneğin siz İsmail Tarman Ortaokulu Velileri olarak bile muhatap alınırsınız. Burada sivil toplumun, örgütlü toplum olmanın önemi ortaya çıkmaktadır Aynı şekilde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarının hükümetler tarafından uygulanması aşamasında sivil toplumların takipçi olmaları da çok önemlidir.” diyerek gerekirse velilere ihtiyaç duymaları halinde teknik destek de verebileceklerini sözlerine ekledi. Sorular sınırlı süre içerisinde cevaplanmaya çalışılırken soruların çokluğu ve salonun ilgisi dikkat çekiciydi. Panel cevabı eksik kalanların ve ya sorularını ve katkılarını aktarmak isteyenlerin her zaman sosyal medya adresi üzerinden kendilerine ulaşılabileceği bilgisinin paylaşılmasıyla sonlandırıldı.
(ereglibulteni)
 
 
Yorumlarınız
 
IP   216.73.216.59  
Ad Soyad*
Yorum*
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodu  
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inanışlara saldırı içerem, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.  
?
 Günün Diğer Gelişmeleri
06 Haziran 2025
Karadeniz Ereğli ilçesine bağlı Sütlüce Köyü’nde çıkan yangında iki katlı ahşap bina ..
25 Mayıs 2025
Çeliğin sanatla buluştuğu Erdemir Çelik ve Yaşam Heykel Yarışması’nın 8’incisi “Gele..
15 Mayıs 2025
Üretimi, yatırımı, ihracatı ve yarattığı istihdam ile Türkiye’nin ve bölgesinin ekonomik..
15 Mayıs 2025
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN), Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yükseköğretim Ku..
20 Nisan 2025
Karadeniz Ereğli’de başarılı gazetecilik yıllarının ardından emekli olduktan sonra çeviri..
19 Nisan 2025
Kdz. Ereğli Belediyesi’nin işlettiği Bozhane Limanı’nda yenileme çalışmalarının tamamla..





 
Anasayfa | Sık Kullanılanlara Ekle | Yayın İlkeleri | Künye | Reklam | Facebook | Twitter | İletişim
ereglibulteni© 2012-2024 Tüm Hakları Saklıdır