Sarıbal: Darbe girişimi, iki ortağın koltuk ve rantı paylaşamaması meselesidir
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “FETÖ giderayak AKP’ye uzun zamandır bekledikleri bir lütfu sundu. Bugün ‘FETÖ’cüler sızmış’ diyorlar. Sızma falan yok. Bizzat kendi elleriyle kurumlara yerleştirdiler. Bütün kurum, kuruluşları FETÖ yönetmeye, yönlendirmeye başladı. Bu yolu birlikte yürüdüler. Bu tamamen, ikisi de şeriatçı, faşist ve gerici olan iki ortağın bu ülkenin koltuğunu ve rantını paylaşamamasıdır. Birbirlerine darbe girişiminde bulundular. Ama bedelini bu topluma, ülkeye ödettiler ve ödetiyorlar.” dedi.
28 Ağustos 2016 17:05
Birleşik Haziran Hareketi Zonguldak tarafından, “Eşitlik, özgürlük, laiklik temelinde Türkiye’yi yeniden kurmak” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı’nın yönettiği ve CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ile Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’in konuşmacı olarak katıldıkları panel, Genel Maden İşçileri Sendikası’nın Konferans Salonu’nda dün gerçekleştirildi. Panelde konuşan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası ile merkez bankaları gibi kuruluşların, dünyanın egemenleri olan çok uluslu şirketlere hizmet ettiğini belirtti. Bu çok uluslu şirketlerin, dünya üzerinde nerede bir zenginlik varsa, doğa talanı ve emek sömürüsüyle bu zenginlikleri kullandığını anlatan Sarıbal, tüm dünyanın bu çok uluslu şirketler için çalıştığını dile getirdi. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sıkıntılarının giderilmesi için öncelikle bu ülkelere para verildiğini, ardından da karşılığında bu uluslu şirketler için imtiyazlar alındığını ifade eden Sarıbal, bu şirketlerin ürettikleri ve sürekli yenisini çıkardıkları ürünlerin de ‘Bunlar sizin ihtiyaçlarınız’ denilerek insanlara sunulduğunu anlattı.
Buna yeni dünya düzeni, neoliberal politikalar ve serbest piyasa ekonomisi içerisinde sıkışmış olan toplumun, onlar tarafından sunulan her türlü farklılığı ve avantajı insanın temel ihtiyacı gibi gördüğünü belirten Sarıbal, sonuçta tüketim sistemi içindeki toplumların da bu egemenlerin zenginliklerine zenginlik kattığını ifade etti. Sarıbal şöyle dedi: “Eğer siz sanayi devriminizi tamamlayamadıysanız, endüstri toplumu olamadıysanız, bilim ve iletişim çağını yakalayamadıysanız, demokrasiniz yoksa, basınınız özgür değilse, yapacağınız tek şey kalıyor. Yeni dünya düzeninin egemenlerinin, yani çok uluslu şirketlerin sadece sömürgeleri olursunuz. Türkiye tam da böyle bir süreci yaşıyor.”
“İKİ ORTAĞIN ÜLKENİN KOLTUĞUNU VE RANTINI PAYLAŞAMAMA KAVGASIDIR” Devlet eliyle solcuların pasifize edildiğini ve dinciliğin yükseltildiğini belirten Sarıbal, “Antikomünizm propagandasını yaparak, komünizm tehlikesini Rusya ile ilişkilendirerek ortadan kaldırmak için, şeriatı ve gericiliği bu devlet bizzat kendisi örgütlemeye başladı. Yani komünizme ve sola büyük bir itiraz ve müdahale ama diğer taraftan cemaat-tarikat meselesi üzerinden ılımlı İslam’a, yeşil kuşak projesine bağlantı kurarak bir yol açtı ve yol gösterdi.” dedi. Siyasal İslam ile Müslümanlığın toplumdaki karşılığı arasında fark olduğunu vurgulayan Sarıbal, siyasal İslam aracıyla toplumun tüm yaşam alanlarının din temelinde şekillendirilmek istendiğini anlattı. Bu çabanın 1980 sonrasında başladığını ve AKP döneminde de maksimize edildiğini dile getiren Sarıbal, “Bunun iki yönü var, birincisi Cumhuriyet değerlerini, laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri toptan sistemden çıkarabilmek; ikincisi de Türkiye’nin tamamen tasfiyesidir. Kamucu ekonomiden, tamamıyla liberal ekonomiye, piyasaya egemen kılınması. Yani sömürünün son halkası olarak getirildi. Bugün OHAL sonrası çıkan Kanun Hükmünde Kararnameler de tam buna eşdeğer geliyor. FETÖ giderayak AKP’ye uzun zamandır bekledikleri bir lütfu sundu. 1982 faşizminin yasasında olan OHAL’i kullanarak yapıyor.” görüşüne yer verdi.
Fethullah Gülen Cemaati’nden isimlerin gerçekleştirdiği 15 Temmuz’daki darbe girişimini de değerlendiren Sarıbal, “Bugün ‘FETÖ’cüler sızmış’ diyorlar. Sızma falan yok. Bizzat kendi elleriyle kurumlara yerleştirdiler. Bütün kurum, kuruluşları FETÖ yönetmeye, yönlendirmeye başladı. Bu yolu birlikte yürüdüler. Bu darbe girişimi bir siyasal iktidardan kaynaklanan, siyasal iktidarın halkına yaptığı yanlış uygulamalardan kaynaklanan, toplumu o zorluklardan kurtarmak için yapılmış bir darbe girişimi falan değil. Bu tamamen, ikisi de şeriatçı, faşist ve gerici olan iki ortağın bu ülkenin koltuğunu ve rantını paylaşamamasıdır. Birbirlerine darbe girişiminde bulundular. Ama bedelini bu topluma, ülkeye ödettiler ve ödetiyorlar.” dedi.
“HEDEFİMİZ SOLU BİR HALK HAREKETİ OLARAK KURMAK OLMALI” Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, halk sınıflarını siyasete çağırmak gerektiğini ve onlara inanç aşılamak durumunda olduklarını söyledi. Ülkenin durumundan rahatsız olan ve kendisini siyasal bakımdan nerede konumlandıracağını düşünen büyük bir kitle olduğunu ve bu kitlenin siyasetini aradığını anlatan Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir, şunları kaydetti: “Darbe girişimi sonrası, OHAL koşullarında yaşıyoruz. Memleket ciddi bir şiddet ve gericilik sarmalı içinde. Toplumun büyük kesiminde ciddi bir kaygı ve belirsizlik var. İki önemli konu var, birincisi düne kadar cemaatle yediği içtiği ayrı gitmeyen iktidarın bu süreçten mağdur ve yara almış olarak çıkıyor olması. İkincisi ise, bu siyasal iktidarla bugün milli birlik-beraberlik adı altında yan yana çabası içinde olan siyasal partiler. Şu konuda çok net olmamız gerekir; 14 yıldır bu ülkeyi yöneten siyasal iktidar ve şu anda onunla yan yana milli birlik görüntüsü verenler bu ülkeyi gericilikten, şiddetten ve karanlıktan kurtaramazlar. Antiemperyalist, laik, emekten yana bir memleket düşünü kuranların yan yana gelme günüdür. Siyasetini arayan milyonlar var. Laiklik, bu toplumda rahatsızlık duyan milyonları bir araya getirebilecek bir siyasal hat. Laiklik olmadığında İslami yapılanma, emek ve sermaye arasındaki çelişkiyi örtüyor. Dinle örtüyor. Tüm emek sömürüsü din adı altında görünmez kılınıyor. Eğer emek sömürüsünü göstereceksek, buna bir laiklik gözlüğü gerekiyor. Gençleri daha güzel bir dünyanın eleştirisine, laik eğitim olmadan davet edemeyiz. Laik, emekten yana ve antiemperyalist bir memleket hedefimiz için stratejimiz, solu bir halk hareketi olarak kurmak olmalı.”
